21 Kasım 2011 Pazartesi

Yaygara sahibi olarak isim değiştirebilirim her an.

Çok fazla oldu, uğraştıklarım. Elimin altında, elimi dahi koyamayacağım kadar yerim azaldı. Elimin altındakileri bulamamak da garip gelmiyor değil.

Yaymaya başladım tüm oyuncaklarımı. Hiç gerçek oyuncağım olmadığından belki de, bir sürüüüüü bulmuşum-toplamışım-derlemişim.

Ben neler yapmışım?

20 Kasım 2011 Pazar

Bazen derler ki

Bazen böylesi daha iyidir derler.

Gidersin, gelirsin, hayatlara değersin. Değmeyi istediğim hayatlardan birindeyim. Ve ben yine de tatmin olamıyorum.

Sanki uzun uzun anlatasım geliyor bazı şeyleri, ama sonra susuyorum sanki. Ve hep böyle devam ediyor. Durmuyor ki hiç. Annelerin çocuklarına söyledikleri durur mu ki hiç? Ne alaka? En kelinden!

Yaaa, işte!

190495_10150111998459600_282050234599_6272368_3940355_n Şarkıyı şu şekilde söylüyorum: Nınınııııı nı nı nı nııı, nınını nı nı nıııı, nı nınınını
Sonunu beceremedim kabul :)

13 Kasım 2011 Pazar

Bunca yıl sonra, nasılsın?

Kulağımda aslında taaa derinlerden gelen o şarkı. Bir tarafım ağlamak isterken, diğerinin kahkaha atma isteği. Oysa hep kesinliklerim olmuştur benim. Hiç böyle arada derede kalmadım. Mıştım. Hadi ordan dememeli insan kendine hiç. Başkası derken değil de kendisi dediğinde canı acıyor. Acıtıyor bilerek, ve isteyerek aslında. Amaaan amaaan…

Her şeyi bırakmalı belki. Herşey’i de bırakabilmeli. Ama yok, o kadar cesaret henüz dünyaya gelmedi. O, henüz ol(a)madı. İsteklerle ve niyetlerle başbaşa kalıyoruz işte. Kendi döngülerimizde kayboluyoruz.

Bıraksana sen artık peşimi? Gitsene… Ne bileyim, aradan yıllar geçsin. İkimiz de yorulalım, özleyelim, özlenelim, bitelim, tükenelim, yeniden başlayalım, hayata dönelim… Neden olmasın? Bir git-sen.. Gitmesen de olur mu sence, ne dersin?

Kesinliklerden de keskinliklerden de huzursuz oluyorum. Ama peki ben nasıl garantici birisi oldum çıktım?