Dedim ki, numara yapıyorum.
Oyuna devam!
Aslında bana dediği şey çok mantıklı. "Bırakma!" Bense bırakmanın daha kolay olduğunu düşünen taraftayım sanırım. Ya da bilemiyorum bir şekilde işime geliyor.
Gibimsi yaşantılardan sıkıldım. Hep insanların üstüne üstüne geldiği günleri yaşıyorum. Ve de ne yazık ki kendi rollerinin farkında olmayan pek çok insan var etrafımda. Şimdi diyorum şu işi beraber yapsak, ama içim kaldırmıyor ki. Nedense bıkkınlık almış başını yürüyor. Anlamlandıramadığım ve devamı olan bir kırgınlık içimde. Sanki tersine gidiyor herşey.
İçimi fena halde dökmeye ihtiyacım var birilerine, bir yerlerde. Ama ne zaman buluyorum –yaratıyorum, ne de kalpten istiyorum –adını sayıklıyorum.
Bırakıyorum yine. En kolayından..
Evet, beynimi yerinden söküp kemirmek istiyorum.
Yok, bu aralar çok iyi anlaşıyoruz. Ama bana doğruları fazlasıyla gösterir oldu.
Insanlara kırılıyorum misal, o bana ne kadar haklı olduğumu anlatıyor.
Yapma bunu güzel kardeşim! Sonra ben o insanı eskisi kadar sevemiyorum!
Ki bilenler biliyor zaten, ben mantıkçı bir insan değildim. Oluyor ama insan saçma sapan şeylerden sonra. Şimdi ise susturamıyorum beynimi.
Işte demem o ki, tüm bunlar yüzünden, ben en iyisi beynimi çıkarıp kemireyim afiyetle.
Sonra belki bir gün ağlarım halime. Belli mi olur?
Zamanın soysuzluğu demişti zamanında ben kişisi.
Ama işte güzellikler getirdiği de oluyor.
Bekliyor insan, kötü şeyler oluyor çoğu zaman, iyisel şeyler bulamıyabiliyor işte yolunu..
Sonra sen çıkıyorsun bir yerlerden, mesela en küçük cebimden?
Yerini buluyorsun kendin zaten, yol göstermeme ne hacet?
Zamanın sonsuzluğu olduk, farkında mısın??
Boğazımızdaki ağrının soğuk algınlığından olduğunun öğretildiği zamanlardı sanırım, yutkunmaktan vazgeçtiğimiz günler.
Düşüşlerimize engel olamamakla ilgiliydi oysa herşey, hayır, boğaz ağrısından değil, diyemedik.
Kalanlarımızla sağ salim yaşıyorduk işte, sızlanmanın alemi yoktu. Sızlanmayacaktık.
Ne denirse başımızı sallayan kukla baloncuklar olduk bir süre sonra..
Vazgeçmeyi unuttuk, unutmayı unuttuk, sevmeyi unuttuk, yokluğu olan herşeyi unuttuk var olanlarla beraber.
Şimdi geride kalanlarla, dümdüz bir hayat sürüyoruz. Sonunun nereye gideceğini bilmeden, emin olmadan bir şeylerden, sevmeden, yutkunmadan, susarak..
Boğazımızdaki ağrının soğuk algınlığından olduğunun öğretildiği zamanlardı sanırım, varlığımızdan vazgeçtiğimiz günler.
Ya, herkes şaşırsa misal. Hem de hiç şaşırmasa.
"Aaaa"larla beraber "zaten..."ler ortalıkta çınlasa.
Ben bir köşede dursam, ama kimsenin bakmadığı o köşede,
dinlesem herkesin dediklerini. En çok ne duyardım acaba?
Ama artık olsa ya.. Cidden olsa, bitse, tamamı budur desek? Olmaz değil mi?
Henüz olmaz zaten..
Depoladığım enerji super. Düşünmeden hareket ediyorum ohhhh!
Tatil yarıyor, kim ne derse desin. Yapılan tatil sevdiğinle olunca o ayrı bir güzel tabii. Ama hemen bir gün sonrasında işe başlamak kabus gibi. Daha gözlerini açamamışsın missal, adam diyor ki, "hocam hoşgeldiniz!" Yok yaaa!
İş dedimse de, seminer, ohhh püfür püfür! Kavruluyorum! Ankara'nın kurusuna alışan birisi olarak, İstanbul'un nemi ağır geldi biraz. Kendimi hasta etme yollarındayım bu gidişle. Yeniden =(
Öperim canım seni de, okuyan er :D
Ya bak,
Boşuna sitem ediyorsun. Kendi kendini üzmekten öteye geçiyor musun? Yooo, ne münasebet!
Kimsenin umru değil işte. Salla be kızım sen de, hep dersin ya =) Sallaaaaa!!!
Anlıyorum ki, hayat kendimizi bozmaya değmiyor. Kimsenin elinde sihirli değnek yok. Çocukken hayalini kurduğum, duvarda bir noktaya dokununca açılacak olan sihirli kapı day ok. Aaaa bak neyi hatırladım; önceleri açılan o kapının çikolata dünyasına geçiş yapacağını düşünürdüm. İki – üç yıl sonra ise paraların çıkacağı bir kapı oluvermişti o aralık. Eeee ihtiyaçlar değişince hayaller de değişiyor yanii.
Hayat kendimizi bozmaya değmiyor işte. Biz ne kadar çabalarsak çabalayalım, birileri kendi bildiğini okumaya devam ediyor. Onlar o şekilde okuyup çabalarken –tam tersi de olabilir- kaçırdıklarımıza üzülen bizler yarı yolda kalıveriyoruz.
En son ne demiştim? Sitem etmeyeceksin, ruhuna yazık be güzel kardeşim!!! Ama ben de seni azıcık tanıyorsam, bütün bu dediklerime inat, yine bildiğini okuyacaksın. Yanlış anlaşılsan da "iyi" olacaksın, sonra da "ama neden" diyerek sitemde bulunacaksın.
Cıkkk, yapma!
Kanına girdiğim tüm kadınlar,
Bedeninden çekildiğim tüm erkekler..
Diş izlerimin kanattığı kollarım..
Acı çekiyorum diye nereyi imzalamam gerekiyordu?
Ba ba ba ba…
Ses kısık yorulmuş muş muş muş
Yankılardan oluşan bir bulutmuş muş muş
Duracağı zamanı nasıl bilmez kişi
- değil midir ki onca zaman yani her zaman
kendi kendine ket vuran
avutan
agulayan
Nerede kaldı ahhhhh çeken ahh ahh ahh
Dövünmelerin boşunadır kadın,
Elini koy "böğrüne"
Dövme artık dizlerini,
Geçen geçti
Giden gitti
Kaldın sen yine…
ahhh ahhh ahhh…
Şakacıktan hikayeler varmış meğer
Günün birinde gün ışığına çıkmayı bekleyen
Ama inatla yer altında kalmayı da isteyen
Ne olduğuna anlam veremeyen…..
Şakadanmış tüm olanlar. Ve insanlar durup bakarlarmış beyinlerdeki loplardan.
Kırılma kırılma kırılma
Dur sadece olduğun gibi, olmaz mı?
Mosii'yle paylaştığım ilk Birhan Keskin şiiridir. Şaire saygılarımla =)
MASUMİYET
Sana bırakmak için bu sırrı
öldüğüm fırtınasından dünyanın
bak bana
sonsuzluk hissindeyim
Kanatlarımı ben kendim bırakmadıydım..
ihanet etmediydim..
onu gövdemdeki kanla yazdılar..
birşey vardı..
o neydi?.
ucunu kaybetmiştik yeryüzünün..
kökünden sökülmüştük..
artık uzak bile değildik..
ölmüştük..
bir şey vardı.. bizi diri tutardı.
İki kez yitirdimdi hepsini
senden önce sanki ve neden
tek sana bırakıyorum şimdi
masumiyet sırrını giderken,
öyle çok öldüm öyle çok doğdum, usulca ses ver,
beni inandır, dünyada bir yer bul ona.
Ve evet dedi kadın,
Sıyrılmalıyım tüm bunlardan.
Arkamda bırakmadım, yok, hiçbir şey! Yok!
Kim başlatmıştı ki hem oyunları, kim sonlandıracak?
Ve evet! Sıyrılmalı!
Kim düştü ki, kim ayağa kalksın?
Kimsenin üstlenmediği, üstlenmeyeceği bir bez parçasısın derinin altında kanlanmış.
Ve kendi kendine inandırdığın dünyanın parçası olan bir "şey" olmuşsun işte!
Anlamıyorsun ama değil mi?
Eksik kalanlardan, ek-sil-miş-sin!
Denemeye bile cesaretin yok senin!
Yalancı, yalancı!
Kürkünü giy şimdi, sarıl uydurduklarına.
Kalmadı çünkü elinde başka bir şey.
Sıyrıl sıyrılabilirsen şimdi..
Denesene bir kez!
dibinnotu: ikdkk!
Nerde kalmıştık?
Ellerimden kayıp gidiyorlar, hayatlar. Benim hayatım içinde bir nesne belki, henüz özne olamamışlık.
Gitmelerini istemiyorum mu dedim bir yerlerde? Yalan.. Bilerek, isteyerek, planlanmış bir gidiş bu. Ya da gönderiş demeliyim =)
Ne dersem deyim, sonuç belli. Zamandan çalmak lafı çok démodé. Yalan..
Şimdi kaldığım köşede, şarkılar dinleyip dinlendiremediğim ruhumun huzurunu arıyorum. O da yalan aslında biliyor musun? Edilgen olmak istiyorum hayatta, etkenken etkinliğim kalmadığından. Geçmiş yaşanmışlıklara saplanıp kaldığımdan.
Koca bir yalan, gerisi hata..
İşte..
Zaman akıyor, zaman geçiyor işte her zamanki gibi
Yakaladıklarımız, kaçırdıklarımız…
Varlar işte, olacaklar orda
Bize dünü hatırlatmak için
Zaman geçirir demişlerdi ya hani
Yalan..
Geçmiyor yıllar var..
Geçmeyecek belli ki daha da uzunca süre.
Acaba sadece susulsa, sus-us-sa..
Zor.. zor.. zor...
*dünyasal değişkenler işte.. Alışılır.
Ablamı yolcu ettik bugün. Bir "uzun" devlet tatilinde, yine bekleriz efem.
Onlardan ayrılıp servise bindiğimde kulağıma müziği takıp karıştırdım şarkıları.
Beklemediğim bir anda Dondurma Kral söylenmeye başladı.
Severim yahu! Siz de seviniz! =))
DONDURMA KRAL
F. Oburoğlu
Büyümek ne kadar zor, anlaşılmaksa imkansız
Zor geliyor yaşamak, şu acımasız yılları
Şakacıktan bir ömür, telaşsız arayışlarla
Kum saatini çeviriyor, ateş basan dünyada
Eridiler dondurma krallar, Ayşegül Alice'e darıldı
Yaramazlık yaptı prensesler, cadıyı vurdu kurşun asker
İndi kirazlardan cırcır böcekleri, duyulmuyor hanidir mandolinler
Artık o bahçelerde, başka çocuklar var
Kıyılara yanaştı, kağıttan gemiler
Oyuncaklar kırıldı, bitti peri masalı
Sevilmek istemiyor artık, hınzır siyah kedi
Küllerinden dirildi kuşlar, ağaçlardan düştü fareler
Boşandı Keloğlan karısından, cüceler devlere borç verdiler
İndi kirazlardan cırcır böcekleri, duyulmuyor hanidir mandolinler
Kimilerine umut dağıtıyordu kendi çapında,
Kimilerine mutluluk…
Kendisininse saklı sözleri vardı. Kimseyle paylaşmadığı.
pay
laş(a)
ma
dı
ğı
.
Nedeni sorulmaz ona hiç.
Öyledir çünkü o.
Öyle olması gerektiğini bilenlerdendir.
Bilir.
neydiçokyıllarönceonunsanasöylediğisensorunubilirçözümübilircevabıbiliramayapmazsınbirşeylerelindedeğilyapamazsın
Sırası geldiğinde o da dert yanacaktır (mıdır).
Dert yanmak da değil, uzun zamandır yapmadığı kendi başına sorun çözmeye çalışmaktan kurtulacaktır belki..
Kim bilir..
Aslında yapacaklarımın arasına beynimin bahar temizliğini eklemeyi unuttum. O yüzden şu anda bahar temizliğim olmadığı için henüz, odaklanma sorunları yaşıyorum.
Hadi canım ordan sen de! Tanıdığımdan beri böylesin sen, bahanelerle kendini kandırma bence.
Ne alakası var yaaa?? Bu kadar dağıldığım başka bir dönem var mı acaba? Geçmişte?
Tabii geçmişte olacak, ne sandın? Geleceğini yaşayamayacaksın ki!!!!!!!!!!!!!!!!
Bilindik cümleler kurma!