9 Aralık 2010 Perşembe

Dedim ki, numara yapıyorum.

Oyuna devam!

4 Aralık 2010 Cumartesi

Aslında bana dediği şey çok mantıklı. "Bırakma!" Bense bırakmanın daha kolay olduğunu düşünen taraftayım sanırım. Ya da bilemiyorum bir şekilde işime geliyor.

Gibimsi yaşantılardan sıkıldım. Hep insanların üstüne üstüne geldiği günleri yaşıyorum. Ve de ne yazık ki kendi rollerinin farkında olmayan pek çok insan var etrafımda. Şimdi diyorum şu işi beraber yapsak, ama içim kaldırmıyor ki. Nedense bıkkınlık almış başını yürüyor. Anlamlandıramadığım ve devamı olan bir kırgınlık içimde. Sanki tersine gidiyor herşey.

İçimi fena halde dökmeye ihtiyacım var birilerine, bir yerlerde. Ama ne zaman buluyorum –yaratıyorum, ne de kalpten istiyorum –adını sayıklıyorum.

Bırakıyorum yine. En kolayından..

28 Eylül 2010 Salı

Offff kişisi

Evet, beynimi yerinden söküp kemirmek istiyorum.

Yok, bu aralar çok iyi anlaşıyoruz. Ama bana doğruları fazlasıyla gösterir oldu.

Insanlara kırılıyorum misal, o bana ne kadar haklı olduğumu anlatıyor.

Yapma bunu güzel kardeşim! Sonra ben o insanı eskisi kadar sevemiyorum!

Ki bilenler biliyor zaten, ben mantıkçı bir insan değildim. Oluyor ama insan saçma sapan şeylerden sonra. Şimdi ise susturamıyorum beynimi.

Işte demem o ki, tüm bunlar yüzünden, ben en iyisi beynimi çıkarıp kemireyim afiyetle.

Sonra belki bir gün ağlarım halime. Belli mi olur?

26 Eylül 2010 Pazar

Ve sonra gün geldi.

Zamanın soysuzluğu demişti zamanında ben kişisi.

Ama işte güzellikler getirdiği de oluyor.

Bekliyor insan, kötü şeyler oluyor çoğu zaman, iyisel şeyler bulamıyabiliyor işte yolunu..

Sonra sen çıkıyorsun bir yerlerden, mesela en küçük cebimden?

Yerini buluyorsun kendin zaten, yol göstermeme ne hacet?

Zamanın sonsuzluğu olduk, farkında mısın??

18 Eylül 2010 Cumartesi

Ve sonra, gün gelir..

Boğazımızdaki ağrının soğuk algınlığından olduğunun öğretildiği zamanlardı sanırım, yutkunmaktan vazgeçtiğimiz günler.

Düşüşlerimize engel olamamakla ilgiliydi oysa herşey, hayır, boğaz ağrısından değil, diyemedik.

Kalanlarımızla sağ salim yaşıyorduk işte, sızlanmanın alemi yoktu. Sızlanmayacaktık.


 

Ne denirse başımızı sallayan kukla baloncuklar olduk bir süre sonra..

Vazgeçmeyi unuttuk, unutmayı unuttuk, sevmeyi unuttuk, yokluğu olan herşeyi unuttuk var olanlarla beraber.


 

Şimdi geride kalanlarla, dümdüz bir hayat sürüyoruz. Sonunun nereye gideceğini bilmeden, emin olmadan bir şeylerden, sevmeden, yutkunmadan, susarak..

Boğazımızdaki ağrının soğuk algınlığından olduğunun öğretildiği zamanlardı sanırım, varlığımızdan vazgeçtiğimiz günler.

7 Eylül 2010 Salı

Çok pis diyesim geldi!

Ya, herkes şaşırsa misal. Hem de hiç şaşırmasa.

"Aaaa"larla beraber "zaten..."ler ortalıkta çınlasa.

Ben bir köşede dursam, ama kimsenin bakmadığı o köşede,

dinlesem herkesin dediklerini. En çok ne duyardım acaba?


 

Ama artık olsa ya.. Cidden olsa, bitse, tamamı budur desek? Olmaz değil mi?

Henüz olmaz zaten..

20 Ağustos 2010 Cuma

İtiraf

Öhöm köhöm.
Buradan bir iki yazı okuyan pek sevgili arkadaşım:
Yanlış anlamışsın.
Kişisel değil çoğusu ki. 
Güncedir, candır tamam da,
Bazen öylesine de yazılır. 
Ki yazıların çoğusu da öyledir.
Demiştim değil mi yukarda?


Her neyse, 
Bu yazı tipi de bizim zümrenin standardıymış.
Deneyeyim dedim, nasıl oluyor :)


Haydi görüşürüzzzz

19 Ağustos 2010 Perşembe

En dümdüzünden..
gerisin geriye bakmadan demiştim, yutmadım hala boğazımda.
kırılganlıklar hep olur ama değil mi?

boşver..

12 Ağustos 2010 Perşembe

Depoladığım enerji super. Düşünmeden hareket ediyorum ohhhh!


 

Tatil yarıyor, kim ne derse desin. Yapılan tatil sevdiğinle olunca o ayrı bir güzel tabii. Ama hemen bir gün sonrasında işe başlamak kabus gibi. Daha gözlerini açamamışsın missal, adam diyor ki, "hocam hoşgeldiniz!" Yok yaaa!


 

İş dedimse de, seminer, ohhh püfür püfür! Kavruluyorum! Ankara'nın kurusuna alışan birisi olarak, İstanbul'un nemi ağır geldi biraz. Kendimi hasta etme yollarındayım bu gidişle. Yeniden =(


 

Öperim canım seni de, okuyan er :D

29 Temmuz 2010 Perşembe

Gereksiz insanların gereksiz doğum günlerini hatırlıyorum gereksiz günlerde.

Oysa ben bu aralar, sık sık, hafıza yitirmeleri yaşıyorum. Onları da yitirsem ne kaybederim acaba?

Bence bir şeycik olmaz. Evet!

26 Temmuz 2010 Pazartesi

Sen hiç

fazlalıkmışsın gibi hissettin mi?


 

*ben hissettim.

Sadece iki – üç gün kaldı. Sonrasında ben diyeceğim ki…

Neyse, o gün geldiğinde görmüş olacaksın zaten, diğer herkes gibi.

Üzgünüm yahu!

21 Temmuz 2010 Çarşamba

Kaç defa demiştim oysa!?!?

Ya bak,

Boşuna sitem ediyorsun. Kendi kendini üzmekten öteye geçiyor musun? Yooo, ne münasebet!

Kimsenin umru değil işte. Salla be kızım sen de, hep dersin ya =) Sallaaaaa!!!

Anlıyorum ki, hayat kendimizi bozmaya değmiyor. Kimsenin elinde sihirli değnek yok. Çocukken hayalini kurduğum, duvarda bir noktaya dokununca açılacak olan sihirli kapı day ok. Aaaa bak neyi hatırladım; önceleri açılan o kapının çikolata dünyasına geçiş yapacağını düşünürdüm. İki – üç yıl sonra ise paraların çıkacağı bir kapı oluvermişti o aralık. Eeee ihtiyaçlar değişince hayaller de değişiyor yanii.

Hayat kendimizi bozmaya değmiyor işte. Biz ne kadar çabalarsak çabalayalım, birileri kendi bildiğini okumaya devam ediyor. Onlar o şekilde okuyup çabalarken –tam tersi de olabilir- kaçırdıklarımıza üzülen bizler yarı yolda kalıveriyoruz.


 

En son ne demiştim? Sitem etmeyeceksin, ruhuna yazık be güzel kardeşim!!! Ama ben de seni azıcık tanıyorsam, bütün bu dediklerime inat, yine bildiğini okuyacaksın. Yanlış anlaşılsan da "iyi" olacaksın, sonra da "ama neden" diyerek sitemde bulunacaksın.

Cıkkk, yapma!

14 Temmuz 2010 Çarşamba

Hadi ordan bee!!

Kanına girdiğim tüm kadınlar,

Bedeninden çekildiğim tüm erkekler..

Diş izlerimin kanattığı kollarım..

Acı çekiyorum diye nereyi imzalamam gerekiyordu?

8 Temmuz 2010 Perşembe

Eski bir arkadaşı yakalayıp eski zamanlardan konuştum. Ne de çok şey değişmiş. Ben sadece kendi dünyasıyla ilgilenen bir velet miyim yoksa??

Asla asla dememeli, bir kere daha hatırlatırım kendime ;)

1 Temmuz 2010 Perşembe

Veeeeeee....,

Zaman daraliyor, degil mi?

Telaslandim yine. Bilenler bilir, çok paniklerim kendimle ilgili durumlarda. Ki aksiyon halindeyken bir o kadar sakin...

Zaman diye fisildiyor kulağıma kelebek böcekleri..

İki elim basımın iki yanında, yanımda tanimadigim teyze. Gidiyoruz iste. Bulanık yol. Beklemedeyim sanki hala.

Başlasam bi, başlasam bi, bi başlasam iste.....

Zaman diye ağlıyor benimki. Zaman, e mi?

16 Haziran 2010 Çarşamba

Esirik halim, delirik!

Ba ba ba ba…

Ses kısık yorulmuş muş muş muş

Yankılardan oluşan bir bulutmuş muş muş

Duracağı zamanı nasıl bilmez kişi

- değil midir ki onca zaman yani her zaman

kendi kendine ket vuran

avutan

agulayan

Nerede kaldı ahhhhh çeken ahh ahh ahh

Dövünmelerin boşunadır kadın,

Elini koy "böğrüne"

Dövme artık dizlerini,

Geçen geçti

Giden gitti

Kaldın sen yine…

ahhh ahhh ahhh…

12 Haziran 2010 Cumartesi

Sıradan, sırdan

Şakacıktan hikayeler varmış meğer

Günün birinde gün ışığına çıkmayı bekleyen

Ama inatla yer altında kalmayı da isteyen

Ne olduğuna anlam veremeyen…..


 

Şakadanmış tüm olanlar. Ve insanlar durup bakarlarmış beyinlerdeki loplardan.

Kırılma kırılma kırılma

Dur sadece olduğun gibi, olmaz mı?

10 Haziran 2010 Perşembe

Mosii'yle paylaştığım ilk Birhan Keskin şiiridir. Şaire saygılarımla =)


 

MASUMİYET


 

Sana bırakmak için bu sırrı

öldüğüm fırtınasından dünyanın

bak bana

sonsuzluk hissindeyim


 

Kanatlarımı ben kendim bırakmadıydım..

ihanet etmediydim..

onu gövdemdeki kanla yazdılar..

birşey vardı..

o neydi?.

ucunu kaybetmiştik yeryüzünün..

kökünden sökülmüştük..

artık uzak bile değildik..

ölmüştük..

bir şey vardı.. bizi diri tutardı.


 

İki kez yitirdimdi hepsini

senden önce sanki ve neden

tek sana bırakıyorum şimdi

masumiyet sırrını giderken,


 

öyle çok öldüm öyle çok doğdum, usulca ses ver,

beni inandır, dünyada bir yer bul ona.

6 Haziran 2010 Pazar

Şişşşşttttt!

Sus sus,

Sus-malısın, sus

Ayakta dikilen hayallerdi sen sus!

Düşünden düşmüştün hani, neden hala,

Sus!

Devam etmemeli bu böyle.

Olmamalı.

Kırık kırık olmamalı.

Sus,

Bir kere dinle beni,

Bir kerecik dilime itimat....

Sus..

3 Haziran 2010 Perşembe

Aslında tahmin ettiğim gibi oldu:

Önce teker teker, sonra hep beraber.

Beklenilmiş bir sonuç da olsa, şaşkınlık belirtileri baş gösterdi.

Baş ağrıları da cabası.

İnsan bunca kırıklığın üstüne daha ne olmasını bekler ki?


 

Evet haklısın, beklemez.

2 Haziran 2010 Çarşamba

İstemediğim herşeysin, istediğim herşey kadar =))

27 Mayıs 2010 Perşembe

Ve evet dedi kadın,

Sıyrılmalıyım tüm bunlardan.

Arkamda bırakmadım, yok, hiçbir şey! Yok!

Kim başlatmıştı ki hem oyunları, kim sonlandıracak?

Ve evet! Sıyrılmalı!

Kim düştü ki, kim ayağa kalksın?

Kimsenin üstlenmediği, üstlenmeyeceği bir bez parçasısın derinin altında kanlanmış.

Ve kendi kendine inandırdığın dünyanın parçası olan bir "şey" olmuşsun işte!

Anlamıyorsun ama değil mi?

Eksik kalanlardan, ek-sil-miş-sin!

Denemeye bile cesaretin yok senin!

Yalancı, yalancı!

Kürkünü giy şimdi, sarıl uydurduklarına.

Kalmadı çünkü elinde başka bir şey.

Sıyrıl sıyrılabilirsen şimdi..

Denesene bir kez!


 

dibinnotu: ikdkk!

24 Mayıs 2010 Pazartesi


Odamın penceresini açtım, çiçek kokusu odayı sardı =) 

Baharı seviyorum, Mayıs’ı daha da çok seviyorum!! 


Dinlenilesi

Mümkün olan sıklıkta. (Youtube linkisi)

23 Mayıs 2010 Pazar

Bu sulu gözlülük beni öldürecek!

Dizinin 3. Sezonu böyle bitmemeliydi. O çocuk dizide kalmalıydı =(

Yapımcı ağladığımı duysa, geri dönüp "hata yaptık" der miydi acaba??

Utanarak ilan ediyorum:

ARTIK O İNSAN DEĞİLİM.

Değiştiğimden değil. Inancım yok artık. Umut kesildi.

Eskisi gibi gülemediğim, çabucak sinirlendiğim için hadi siz affedin beni.

Üzgünüm, ama sınırlarıma eriştim.

Kıyıya ulaşamıyorum.

Bu aralar böyle..

Kabul edenlere…

22 Mayıs 2010 Cumartesi

İstediğim şeyler oluyor.

Ama olmuyor. Gerçekleşmiyor.

Moral de bozmamak gerekliymiş.

Mideye zararmış.

Pfffff....

18 Mayıs 2010 Salı

What has happened now?

  • I have a bad –really bad stomachache and it kills me!
  • I cannot sleep.
  • I have a knee pain –I don't understand where it comes from.
  • I have red nail polish on my nail –where else it can be!!!
  • I feel awkward!

Well, again I'm asking:

What has happened now?


 

17 Mayıs 2010 Pazartesi

Biraz uzaklaşmak istiyorum sanırım. Olur olmaz sinirlenip, insanların da sinirlerini bozuyormuşum gibi geliyor. Aslında niyetim öyle olmasa da. Uzaklaşmak ama giderken bir yandan da aklımda sorular da olacak. Ne alemi kaldı ki o zaman? Dedi ki bana, burda neden yapmayasın planladıklarını? Olmuyor ki işte.. Keşke olsa, ama yok!   Sıkıcı oldum bu aralar J Katlanılmaz bir baş =)

Bekliyorum sanki gelmeyecek günü.

Sinirliymişim, mutsuzmuşum, huzuru kaybetmişim; gibi..

Yok ya?

Boğazıma kelimeler dizilmezdi benim hani? Yıllar vardı, kimseler görmemişti hani?

Şimdi ağız dolusu gülüyorum, eskiden eskittiğim o büyük, ihtişamlı sözlere..

Hadi ordan sen de!

12 Mayıs 2010 Çarşamba

Nerde kalmıştık?

Ellerimden kayıp gidiyorlar, hayatlar. Benim hayatım içinde bir nesne belki, henüz özne olamamışlık.

Gitmelerini istemiyorum mu dedim bir yerlerde? Yalan.. Bilerek, isteyerek, planlanmış bir gidiş bu. Ya da gönderiş demeliyim =)

Ne dersem deyim, sonuç belli. Zamandan çalmak lafı çok démodé. Yalan..

Şimdi kaldığım köşede, şarkılar dinleyip dinlendiremediğim ruhumun huzurunu arıyorum. O da yalan aslında biliyor musun? Edilgen olmak istiyorum hayatta, etkenken etkinliğim kalmadığından. Geçmiş yaşanmışlıklara saplanıp kaldığımdan.

Koca bir yalan, gerisi hata..

11 Mayıs 2010 Salı

Kimi kandırıyorum acaba?

1 Mayıs 2010 Cumartesi

44!

Alkışlar bana mı?

Alkışlar sana mı?

Alkış mı???

Sonbirsaatiniçindeykenbile
sevinirkendelideliseniseviyorumunnesieski :)

Ben bugün gondola bindim!

Çok kasıldım, çok gerildim. İlkti ama, olur böyle şeyler di mi?

Di J

28 Nisan 2010 Çarşamba

İşte..

Zaman akıyor, zaman geçiyor işte her zamanki gibi

Yakaladıklarımız, kaçırdıklarımız…

Varlar işte, olacaklar orda

Bize dünü hatırlatmak için

Zaman geçirir demişlerdi ya hani

Yalan..

Geçmiyor yıllar var..

Geçmeyecek belli ki daha da uzunca süre.

Acaba sadece susulsa, sus-us-sa..

Zor.. zor.. zor...


 

*dünyasal değişkenler işte.. Alışılır.

27 Nisan 2010 Salı

Hayatsal kaideler işte.

Nefes alıp, verip, alıp veriyoruz.

Durum bildirgeçlerimiz herşey yolunda diyor.

İç bildirgecimiz ise karışık.

Uzaklara seslenmek gerek belki.

Başka hayatlardan bahsediyor kulağımdaki şarkı.

Ne gerek var ki, kendini kendinle taşıdığın sürece…

25 Nisan 2010 Pazar

Ablamı yolcu ettik bugün. Bir "uzun" devlet tatilinde, yine bekleriz efem.

Onlardan ayrılıp servise bindiğimde kulağıma müziği takıp karıştırdım şarkıları.

Beklemediğim bir anda Dondurma Kral söylenmeye başladı.

Severim yahu! Siz de seviniz! =))


 

DONDURMA KRAL
F. Oburoğlu

Büyümek ne kadar zor, anlaşılmaksa imkansız
Zor geliyor yaşamak, şu acımasız yılları

Şakacıktan bir ömür, telaşsız arayışlarla
Kum saatini çeviriyor, ateş basan dünyada

Eridiler dondurma krallar, Ayşegül Alice'e darıldı
Yaramazlık yaptı prensesler, cadıyı vurdu kurşun asker

İndi kirazlardan cırcır böcekleri, duyulmuyor hanidir mandolinler

Artık o bahçelerde, başka çocuklar var
Kıyılara yanaştı, kağıttan gemiler

Oyuncaklar kırıldı, bitti peri masalı
Sevilmek istemiyor artık, hınzır siyah kedi

Küllerinden dirildi kuşlar, ağaçlardan düştü fareler
Boşandı Keloğlan karısından, cüceler devlere borç verdiler

İndi kirazlardan cırcır böcekleri, duyulmuyor hanidir mandolinler

İnncek vardııııııı!!!!!!!

Durağııı geçtinizzz!!


 

Allahımmm inatlan bağırmayı, ama tiz ve muhteşem bir tonla bağırmayı sürdüren bünye: BEN!!

21 Nisan 2010 Çarşamba

Kimilerine umut dağıtıyordu kendi çapında,

Kimilerine mutluluk…

Kendisininse saklı sözleri vardı. Kimseyle paylaşmadığı.

pay

laş(a)

ma


ğı

.

Nedeni sorulmaz ona hiç.

Öyledir çünkü o.

Öyle olması gerektiğini bilenlerdendir.

Bilir.


 

neydiçokyıllarönceonunsanasöylediğisensorunubilirçözümübilircevabıbiliramayapmazsınbirşeylerelindedeğilyapamazsın

Sırası geldiğinde o da dert yanacaktır (mıdır).

Dert yanmak da değil, uzun zamandır yapmadığı kendi başına sorun çözmeye çalışmaktan kurtulacaktır belki..

Kim bilir..

18 Nisan 2010 Pazar

Wonderwall!!!!!!!

Little by little!!!!!!

Ders arası kaçamağı!

Title **read as written**

Aslında yapacaklarımın arasına beynimin bahar temizliğini eklemeyi unuttum. O yüzden şu anda bahar temizliğim olmadığı için henüz, odaklanma sorunları yaşıyorum.

Hadi canım ordan sen de! Tanıdığımdan beri böylesin sen, bahanelerle kendini kandırma bence.

Ne alakası var yaaa?? Bu kadar dağıldığım başka bir dönem var mı acaba? Geçmişte?

Tabii geçmişte olacak, ne sandın? Geleceğini yaşayamayacaksın ki!!!!!!!!!!!!!!!!


 

Bilindik cümleler kurma!

Heyyy!!!!!!!!

I am trying to study in a mad manner!!!!!!!!!! And listening Shakira, Justin, BLACK EYED PEAS!


LOOSE MY MIND!

I got  a feeling!!!!!!

17 Nisan 2010 Cumartesi

I have short hairs!

15 Nisan 2010 Perşembe

To come home without knowing where's home

i don't feel secure.. Wanna be with clouds again..

14 Nisan 2010 Çarşamba

whatever road says..

i heard the wind, blowing in my mind.

a little peace, please?

13 Nisan 2010 Salı

cıvıl cıvıl olsun birşeyler, 

konuşmalı sanki tüm olanları
ama derinden de susmalı,

nasıl olacaksa!

hey allahım, baş harflerime takıldım yine!

11 Nisan 2010 Pazar

birisi bana kaybettiğim ilgimi geri verebilir mi?

hiçbir istek de kalmamış, hazır el atmışken ondan da biraz serpiştirseniz?

9 Nisan 2010 Cuma

gülüyorum yeniden,
gülümsüyorum yeniden,
gül yeniden!

hayat, sen saçmalasan da bazen, devam ediyorsun, edeceksin elbet!
kimki sana karşı koyacak??


güzelleşmelere bulanıcaz hepimiz! evet!

3 Nisan 2010 Cumartesi

ve eski bir yazıya dönüş yapılır
kendi yazdığım olmasa da, kendimin benimsediğim bir yazı.
düşünüyorum acaba ilk okuduğumda ne düşünmüştüm diye.
acıtmıştı sanırım biraz, biraz korkutmuştu keskin sözleri
ama sevdirmişti kendisini
ki sevdiğim içindir bunca yıldır aklımda taşırım o sözleri
şimdi kontrol ettim işte, Ocak 2005 i gösterir tarih güncesi ilk sayfadan
5 yıl olmuş dile kolay
ben kadar eski aslında

bugün diyordu ki dizideki çocuğa benim sevdiğim karakterli yaratık için babası
kadim dil kullanarak anlaşabilirsin ancak
işte benim kadim dilim!

Anlaşabiliyor muyuz?

25 Mart 2010 Perşembe

hadi ama,
hadi ama,
hadi.....

ve böyle derken buldu kendisini, kızgın, kırılmış, yanmış, yanılmış... oyunda sobe diyen olmak istemezken, ebelenen hiç olamadım derdi kendine. sıkılmışlığı da cabası...

saçma bunlar, saçma şeyler bunlar, saçmalar işte..

daha erken saatlerde başlayıp hayata, daha geç bitirmek isterdi sanırım. ya da nerden bilsindi ki hayat zaten oyuna dahil gidip gelme telaşları içinde savrulmakta...

geçecek değil mi? geçecek. hı. hı.

15 Mart 2010 Pazartesi

ve ben bugün yeniden kokunu hissetmenin, huzurumu bulmanın mutluluğunu yaşadım :)

çok güzelsin sen biliyor musun?

14 Mart 2010 Pazar

hep o anın gelmesini istemiştim aslında sesler gelecek söyleyecek dileğimi ve ben yine orada bulacağım kendimi her zaman istediğim gibi ama olmadı beklenilen seslenme hiiiç olmadı ki o sözler can damarıydı hani bir zamanlar durup herşey o devam ederdi ses akar giderdi ve olmadı ama ne yazık ki

istenilmeyen birşey değil belki güncel olan ama gel gör ki ruh eskide kalmış kalmakta durmakta tek bir fırsat daha diye çığlık fısıldamakta

ve p....!

11 Mart 2010 Perşembe

ve aslında hiç gereği yokken başa dönülebilecek bir sayfa açılır ki istenmemiştir de aslında neden yapılır neden açılır bilinmez sonra bir hayal kurulur ki bu hayal ilk defa başka birini de içermektedir aslında istenilmeyecek birisidir belki de ama nedense yapılır edilir en sonunda farkına varılır o sayfa açılırken bu hayalin gereksizliği şimdi sonrasına bakılır saçmalıyorsun denir kendi kendine saçmalıyorsun neden yapıyorsun yapmaman gerektiğini bilerek ve en sonunda başa dönmeyeceğini anlar kişi başa dönmek istemediğini sayfa acımasız bir hızla kapatılır bir daha açılmayacak gibi içinden gelen hayır bir gün yine açacaksın dese de ki inanmamak için bir milyon sebebi vardır e daha ne olsundur ki zaten...

parmaklarımın hızından nefes hızımı ayarlayamadım yine değil mi

*bitti!