15 Mayıs 2013 Çarşamba

Bos ver dedin de..

Kendi kendine söylenmeyi bırakmalısın dedi. İçindeki ses seni boğuyor aslında, kader dediler yıllar yılı bunun adına. Sen biliyordun değil mi yanıldıklarını? Biliyordun be.

Yalnızlığın aslında çok da korkunç olmadığını anlattın onlara. Çok kişi vardı yanında, hala da varlar. Çoklar. Ne kadar çoklar. Herkes de iyi niyetli. Bulutlar pembe çünkü. Bizim yiyemediğimiz şekerler renginde. Hani pembe. Öyle. Diyecektin ki “zamanında” –ben senin içini gördüm, istesem de eskisi gibi bakamam sana. Bu yüzden de sessiz sessiz uzaklaşmayı tercih ettin. Tercihlerini yaşıyorsun her zamanki gibi. Çoğu kişinin içinde, aslında çoğunun olduğu gibi yalnızsın işte. Sen çok severdin önceden – hani sözlük anlamıyla yalnız olduğun zamanlarda. O yüzden de şimdi çok ağır gelmiyor bu süreç sana. Kızıyorsun içten içe, “o” yanını görmeyen –görmek istemeyen- insanlara. Kızma be. Ne geçecek ki eline? Değişen bir şeyin olmadığını anlayacaksın da ne olacak yani? Neyin kanıtı olacak bu tez?

Bulunduğun durumdan çıkmak istemediğini biliyorum. Hep “asosyal” olmak hoş olmayacaktır illaki. Zamana bıraksan? Hani herkesin dilindeki o meşhur yalan var ya? Belki pembe bulutlar biraz daha inandırıcı gelir. Belki gerçekten ordalardır yıllardır. Ne dersin?

Hiç yorum yok: